Mehmet Temizel, Dr. Bedri Ruhselman'ın "Ruh ve Kâinat" ile "Ruhlar Arasında" isimli eserlerini, günümüz kuşağının diline döndürerek; ruh'u anlamaya, yaşamı sorgulayanlar ve "Neden yaşıyoruz?" sorusuna cevap arayanlar için, kanaatimce çok önemli bir hizmette bulunmuştu.
Bu kitapta da, Dr. Bedri Ruhselman'ın eserleriyle çalıştığı dönemlerde, ülkemizde yaşamış diğer medyumların, spiritüalistlerin ilginç hikayelerini öğrenmiş ve bu yönde de meraklı araştırmaları neticesinde pek çok belgeye, ses kaydına ulaşabilmiş, pek çok insanla görüşme yaparak, Bedri Bey'in "Ruhçuluk" kavramını "Deneysel Ruhçuluk"a döndürdüğü o bilimsel yolu, bu kitabında da uygulamış ve 2. Dünya Savaşı'ndan günümüze pek çok ilginç celse çalışması, edebiyattan, sağlıktan, sanattan ve siyasetten insanların bu konularla ilgilendiğini ortaya koymuş. Bu inceleme yazımda içeriğe değineceğim ama önceliği, Mehmet Bey'in kitabın girişine koyduğu "Önsöz"e vereceğim.
Önsöz
Bir zamanlar II. Dünya Savaşı'nın dehşeti içinde metafizik arayışlara girişenlere, eski devirlerin büyücü, falcı ve kâhinlerinin yaptıklarına akademik görüntü vererek ispiritizmayla meşgul oldukları söylenirdi. Dolayısıyla "medyum" denen kişiler de sahtekârlıkla suçlanıyorlardı. Günümüzde de durum pek farklı sayılmaz.
Halen toplum genelinde büyük bir çoğunluk, spiritüalizmle ilgilenenlere yine "kaçık" muamelesi yapmaktadır. Ama hakikatte durum hiç de sanıldığı gibi değildir.
Önyargıları bir kenara bırakıp spiritüalist felsefenin içeriği biraz incelendiğinde, konuyla ilgilenenlerin ne kadar ciddi amaçlar taşıdığı hemen görülür.
Bunun yanı sıra, topyekün sahtekârlıkla suçlanan medyumların, kişiliklerinin ve yaşamlarının da ne kadar sıradışı olduğu hemen anlaşılacaktır.
Yıllar önce Bedri Ruhselman'ın kitaplarını sadeleştirmek üzere yola çıkmıştım. Dolayısıyla ilk önce Bedri Bey'i ve birlikte çalıştığı medyumlarını tanımıştım.
Daha sonraları, geçmiş yıllarda ülkemizde yaşamış diğer medyumların ve spiritüalistlerin ilginç hikayelerini de öğrenmiş oldum. Araştırmalarım esnasında elde ettiğim belgeler ve dinlediğim öyküler, zaman içinde bir kitabı dolduracak kadar çoğaldı. Bunları derleyip-toplayarak bir dönemin fotoğrafını ortaya çıkarmanın faydalı olacağını düşündüm.
Umarım medyumlar ve spiritüalistler hakkındaki kanaatlerin, daha somutlaşmasına bir katkım olur.
Bu eserin yayınlanmasında bana destek olan tüm ruh dostlarıma ve özellikle Dr. Bedri Ruhselman'ın emeklerine sonsuz şükranlarımı sunmayı borç bilirim.
S. Mehmet Temizel
İstanbul, Mart 2014
"Türkiye'de Ruhçuluk - Sertaç Mehmet Temizel, sf. 7-8"
* * *
Kitap, 3 temel bölümden oluşuyor. 1. Bölüm Dr. Bedri Ruhselman'ın yaşadığı ve ruhçuluk üzerine çalıştığı dönemi kapsıyor. Bedri Bey'in celse çalışmalarında, ona "medyum" olarak kanallık eden arkadaşlarını tanıyoruz. Mehmet Bey de sağ olsun, bu kitap içerisine adı giren herkesi tanıyabilmemiz için, kâh kaynakları tarayarak, kâh da o kişileri tanıyanlarla iletişime geçerek, okuyanlar için tatmin edici boyutta açıklamalar koymuş.
Bedri Bey'in yaşamı ve çalışmalarından sonra Hüseyin Saadettin Arel'i görüyoruz. Bedri Bey'in, Sayın Arel'in güçlü bir medyom kanalı olduğunu keşfetmesinden sonra birkaç celse denemesinden sonra Ruh ve Kâinat eserinin temelini oluşturacak, "Üstad" isimli varlıktan tebliğlerin, H. Saadettin Arel vasıtasıyla alındığını görüyoruz. Bir sonraki bölümlerde de tanıyacağımız Müzikolog Yavuz Yekta Bey'in, Hüseyin Saadettin Arel ile ilgili anıları, müzik alanında Hüseyin Bey'in yaptığı çalışmalar ve kanallık ettiği bazı celselerde Sümer Müziği ile Türk Musikisi'nin bağlantısı üzerine çalışmaları ilgi çekici boyutta. Bu konuyla ilgili detaylı çalışmaları "Ruh ve Dünya" kitabında, okuyan dostlar hatırlarlar. Özellikle Yavuz Bey'in anıları ve Mehmet Bey'e aktardıklarıyla, Hüseyin Bey'i ve çalışmalarını net bir şekilde görüyoruz. 1955'te vefat eden Hüseyin Bey'in ardından Bedri Bey çalışmalarına Dr. Refet Kayserilioğlu ile devam etmiş. Bir sonraki bölümde Refet Bey'in hayatını, Ruh ve Kâinat kitabıyla tanışma sürecini, Bedri Bey ile beraber yaptıkları celse çalışmalarını, ardından kendi mesleğine devam ederken, hiç durmadan, muhteşem bir çalışkanlılıkla sürdürdüğü dernek çalışmaları üzerine pek çok bilgi öğreniyoruz. Mehmet Bey, özellikle hocası olarak nitelendirdiği ve şu an kanaatimce Mehmet Bey'in ruhsal konularla ilgili çalışmalarından önceki çetrefilli o dönemi geçirmesinde yardımcı ve çalışmalarının ateşleyici insanı olan, Güngör Özyiğit Bey'in anılarından yararlanmış.
Özellikle "Kadri" isimli ruhsal varlıktan alınan mesajların medyomluğunu yapan Recai Ökten, bir sonraki sayfalarda karşımıza çıkıyor. Recai Bey, çocukluğunda, bizlerin paranormal göreceği durumları, Ruh ve Kainat isimli eserden sonra Bedri Bey ile tanışmasını, celse çalışmalarını ve hatta bir gün bir celsede, celsede bulunan misafirlerin "Kadri" isimli ruhsal varlıktan kanıt istemeleri ve "Kadri"nin o kanıtı nasıl sunduğunu, Mehmet Bey ile yaptığı sohbette anlatmış.
"Mustafa Molla" isimli varlığın verdiği tebliğlerde de Bedri Bey ile çalışmalara katılan Macit Aray Bey ile ilgili bilgileri, anıları, Ahmet Kayserilioğlu'nun İzmir seyahati sırasında onunla tanışarak, yapılmış röportaj içerisinden öğreniyoruz. Daha sonra Mehmet Bey'in de Karşıyaka Lisesi mezunlarına ulaşarak yaptığı bir araştırma ile Macit Bey üzerine bu bölümde bilgileri öğreniyoruz.
Başkam ve Bayurgil aileleri fertleri de Bedri Bey'in çalışmalarında pek çok celse çalışmasına katılmışlar. 500 küsür sayfalık kitabın tamamını anlatabilmenin güç olduğunun farkındayım. O yüzden bazı bölümleri biraz hızlı geçerek, durumu sevgili okuyanların anlayışlılığına bırakıyorum.
Bir sonraki bölümlerde Nebahat Hikmet Onay ismi ile karşılaşıyoruz. Yine, Hikmet Hanım'ın Bedri Bey'le yollarının kesişmesi, yapılan celse çalışmaları, hayatında meydana gelmiş değişik vak'alar bu bölümü oluşturuyor. Özellikle, bir celsede "Kemâl Yolcusu" isimli varlıkla beraber yapılan "Ölüm" deneyimine gönüllü olarak katıldığını ve bu deneyim içerisinde neler öğrendiğini bu bölümde görebiliriz. Mehmet Bey'in, Dr. Ara Altun ile yaptığı görüşme ile, Hikmet Hanım'ın Pangaltı Lisesi'nde öğretmenlik yaptığı dönem ile ilgili anıları görüyoruz. (Ara Bey, Hikmet Hanım'ın o okuldan bir öğrencisidir.) Okulda Hikmet Hanım'ın ruhsal konularla ilgili hiç konuşmadığını ama bir gün bir arkadaşının çok şiddetli baş ağrısı çektiğini ve Hikmet Hanım'ın dokunarak yaptığı kısa bir şifa çalışmasıyla arkadaşının iyi olduğunu, ondan sonra Hikmet Hanım'ın ruhsal ve ifa konularıyla ufak tefek açıklamalar yapmasıyla, Ara Bey'in ve diğer öğrencilerin Hikmet Hanım'ın bu meziyetlerini öğrendiğini görüyoruz.
Dr. Bedri Bey'in vefatının ardından düzenlenen anma töreni, yaşanan o süreçler ardından karşımıza Galatasaray Lisesi'nde felsefe hocalığı yapmış, Monsenyör Pierre Dubois çıkıyor. Özellikle Hüseyin Saadettin Bey'in Bedri Bey ile nasıl tanıştığına dair, o dönemde Metapsişik Derneği ve Galatasaray Lisesi'nin karşılıklı bir seminer etkinliğine dönüyoruz. Bu anıyı Av. Hüseyin Derin Yarsuvat'tan öğreniyoruz. Liseden Dr. Bedri Bey'e bir seminer vermesi rica ediliyor ve Bedri Bey de, aynı şekilde lisede felsefe öğretmenliği yapan Monsenyör P. Dubois'in Hristiyan inançlarına dair bilgi vermesi için gelirse, geleceğini söylüyor. Bedri Bey'in verdiği konferansın soluksuz izlenilmesi, insanların önünde yapılan deneyler, insanları çok etkiliyor. H. Saadettin Bey de bu etkilenenler arasında yer alıyor. Beddri Bey ile Pierre Dubois'in arkadaşlığı, P. Dubois'in yaptığı birtakım çalışmalar, onun ne kadar aydın ve ruh konusunda bilgili bir insan olduğunu, ilerleyen dönemlerde, şu zamanlarda tamamen siyasi malzemeleye dönmüş "Dinler Arası Diyalog"un başlatıcılarından olduğunu ve üzerinde yaşadığı ülkemizi yurtdışında güzel tanıtmak için yaptıklarını öğreniyoruz. Aktarılabilecek çok ama çok konu var.
Birinci bölüm, yıllar yıllar önce notere teslim edilen ve bir-iki sene önce gün yüzüne çıkan İlahi Nizâm ve Kâinat isimli kitapla ilgili bilgi verilmesiyle bitiyor.
İkinci bölümü, ilk bölüm kadar uzunca aktarmayacağım. Bu bölümde pek çok isimle karşılaşıyoruz: Peyami Safa, Enis Behiç Koryürek (Ve ruhsal tebliğle ona 12. yy'da Trabzon'da doğmuş bir mevlevi dervişi olan ve kendisini Çedikçi Süleyman Çelebi olarak tanıtan varlığın yazdırdığı "Vâridât-ı Süleyman" isimli kitapla ilgili bilgiler, tartışmalar) Mustafa Kemal Atatürk, Kâzım Karabekir, Fuat Cebesoy, Fevzi Çakmak, II. Abdülhamit, Ömer Fevzi Mardin, Mehmet Çınarlı, Metin Eriş, Necla Çarpan, İsmet İnönü, Cevdet Sunay...
Bu bölümde, ruhçuluğa karşı çıkanlar, ruhçuluk üzerine çalışanlar, Bedri Bey'in deneysel bir yol izlediği celseleri dinle bağdaştıramayanlar ya da bu çalışmaların daha tasavvufi olması gerektiğini savunanlar, siyaset, sanat ve o dönemin tanınmış insanları arasındaki tartışmalar, çeşitli ruhsal celse ve ruh çağırma anıları anlatılıyor. Özellikle 2. bölümde en çok dikkatimi çeken kısım, Necla Çarpan'a ayrılan bölümdü. Özellike 1960 dönemlerindeki siyasi çalkantılar açısından, Necla Hanım'ın kendisini Atatürk olarak tanıtan ruhsal kanaldan, siyasi konularla ilgili tebliğler alması, Necla Hanım'a çok çetrefilli bir yaşam vermiş. Casus ilan edilmeler, işkenceler, bitmeyen sorgular, tecritvari hapis cezaları. Her seferinde aldığı "Akli sağlığı yerinde" raporu tabi ki onu hep haklı çıkarmış. Tabi, sorgulama zamanlarında da o insanlara aktardığı ve muhtemelen o kişi dışında o an bilmesinin imkansız olacağı bilgileri vermesi, vs. ilginçti. O dönem ülkemizde yaşananlara ışık tutabilecek nitelikte, pek çok konu hakkında fikir sahibi olabileceğimiz bir bölüm. Özellikle o dönemi yaşayan sevgili okuyanlar, geçmişe dönerek çeşitli karşılaştırmaları daha doğruca yapabilirler.
3. Bölüm Dr. Ferhan Erkey'in yaptığı celse çalışmalarının tamamını kapsıyor. Pek çok, ilginç, daha önce aramızdan göçmüş, ünlü, ünsüz ruhsal varlıkla kurduğu temaslar bu bölümü oluşturuyor. Bölüm, Ferhan Bey'i gençliğinden tanıtarak ve ruhsal konularla ilgisinin nasıl başladığına değinerek başlıyor. Mehmet Bey'in ailesi ile yaptığı röportaj, Ferhan Bey'in bütün yaptığı çalışmaları kayıt aldığına öğrenmesi ve bu ses bantlarının dijital ortama temizlenerek aktarılması, bu bölümün ortaya çıkması ve bizlerin de haberdar olması açısından çok büyük önem arz ediyor. Ferhan Bey ile ilgili bilgilerden sonra, Mehmet Bey Ferhan Bey'in arşivinden seçtiği celse kayıtlarıyla 3. bölüm sürüyor. Yapılan celse çalışmalarında çağrılan pek çok varlık var: Remzi Oğuz Arık, Turan Emeksiz, Namık Gedik, Mutlu Menderes, Nevzat Tandoğan, Enis Behiç Koryürek, Aka Gündüz, Ahmet Rasim, Medyum Esat Ozan, Neyzen Tevfik Kolaylı, Cahit Sıtkı Tarancı, Mevlana Celaleddin-i Rumi, Yunus Emre, Beethoven, Albert Einstein.
Bu sıralamada atladıklarım, gözden kaçırdıklarım olabilir. Tabi bu yapılan celse çalışmaları içerisinde de pek çok isme rastlayabiliyoruz.
Özellikle ruhsal konularla ilgilenenler için, ilginç bir araştırma kaynağı olan bu kitap, ülkede Ruh ve Ruhçuluk üzerine nasıl yaklaşıldığını, nasıl çalışmalar yapıldığını, insanların görüşlerini, Türkiye'nin o dönemlerini fazlasıyla yansıtıyor. Mehmet Bey, her defasında çeşitli notları ve açıklamalarıyla, okuyucunun kafasının karışmaması için bilgiler veriyor. Mehmet Bey, youtube kanalı üzerinden Ferhan Bey'in arşivinden örnekleri de bizlere sunmuş. Meraklı okuyucularımız buradan bakabilirler.
Bu konulara önyargısı olan, yahut hiç ilgilenmemiş insanlar için, değişik gelebilecek bir kitap ama inancım şu ki, bu kitabı okuduktan sonra okuyucu, bu kitaptan önceki okuyucu olmayacak ve bilgi denizine dalmak için araştırmalarını genişletecek. Düşünmekten, sorgulamaktan "men" edildiğimiz günümüz şartlarında, atalet içerisinde, her verileni direkt kabul ederek yaşamak, sorgulamamak ve insani melekelerimizi unutmaya devam etmek, bir yere kadar.
Düşünün, okuyun, araştırın, analiz edin, karşılaştırın. Dünya üzerinde hiçbir bilgi mutlak değil, unutmayın. İnsan olduğumuzu ve hepimizin farklı tekâmül yolunda sınav içerisindeyiz. Dilerim bu yazı, bu kitap, tekâmül yolunuza bir damla da olsa ışık düşürür ve size yardımcı olur.
Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum sevgili okuyanlar. Bu yazıda isimlerini zikrettiğim ve şu an öteki âlemde olan dostlara da rahmetler diliyorum.
Taner Tözün
www.evrenselenerji.net