Hepimiz, belli varlık ihtiyaçlarımız ve onu tetikleyen dinamikler çerçevesinde dünya okulunda tekâmül etmekteyiz. Hepimizin bireysel ve bağlı olduğu toplum içerisinde dışarıdan kazanılmış, araştırılarak öğrenilmiş gerçeklikleri var ve bu gerçeklikler elbette yaşam planlarımızda bizleri yoğun bir şekilde etkiliyor, yönlendiriyor. Dünya, üzerinde bizim insanlığımız devresindeki en yoğun sayıda varlığı misafir ediyorken, bu gerçekliklerin değişkenlik göstermesi; bireylerin ve bağlı oldukları toplumların sosyal, kültürel, siyasi ve dini alanlarda çeşitlik yaratması bakımından, tekâmül sürecimizde bizlere eşi bulunmaz bir fırsat sunuyor. Peki, bizler hangi gerçekliğin içerisindeyiz?
Öncelikle, değer verdiğim bir kaynak olarak, neo-spiritüalist akımda gerçekliğin tanımını sizlerle paylaşacağım:
“Gerçeklik (Realite), Neo-spiritüalizm'de kişinin duyuları ve yetenekleri ile kavrayabildiği, ilgi kurabildiği varlık (mevcudiyet, var olanlar) hakkındaki kanısı veya bu kanısının hakikat karşısındaki durumu olarak tanımlanır. Her birey için algıladığı ortam onun realitesidir, algıladıklarından çıkarttığı sonuçlardan oluşan genel kanısı, görüşü onun için bir realitedir. Fakat her gerçeklik görece (izafi) ve görelidir, hakikate kıyasla eksiktir. Birey geliştikçe, yükseldikçe, aydınlandıkça eskiden algılayamadıkları şeyler de yavaş yavaş onun için bir gerçeklik olmaya başlar. Fakat bütün gerçeklikler Mutlak Gerçeklik’e kıyasla görecedir. Neo-spiritüalist görüşe göre, dogmatik bir şekilde bir gerçekliğe saplanıp kalmamanın yolu, her gerçekliğin daha kapsamlı bir başka gerçekliği hazırlayıcı bir basamak olduğunu unutmamak, her gerçekliğin hatalar içerme olasılığının daima mevcut olduğunu göz önünde bulundurmak, hiçbir gerçekliği put haline getirmemek ve hareketleri bu anlayışa göre düzenlemektir.”
Bireysel olarak sahip olduğumuz gerçeklik anlayışı, yetiştiğimiz aile ve çevre, o çevrenin bağlı olduğu sınırlar çerçevesinde şekillenmekte. Günümüzdeki “Bilgi” paylaşım hızının da katkısıyla, pek çok kültürden ve milletten, farklı anlayışları, görüşleri öğrenebilmemiz, benimsememiz ve kullanmamız mümkün. Tabi, çeşitliliğin bu kadar bol olduğu ortamda, özellikle bireylerin çıkardığı egocu çatışmaları, insanları gerçeklikler arasında “Benim gerçeğim, senin gerçeğini döver” anlayışına sürüklemekte ve haliyle bazen bizleri bulunmak istemeyeceğimiz durumlara götürebilmektedir. Hâlbuki dünya üzerinde hiçbir gerçeklik, mutlak olmamıştır. Benim bu yazımda bahsettiğim konular bile, vakti geldiği zaman daha üst bir gerçeklikte eskimiş olabilecektir.
İnsan olarak gerçeklik konusunda farkında olmamız gereken ilk husus burada yatıyor. Her bir gerçeklik, kendisini daha üst bir gerçekliğe bırakacaktır veya yaşadıklarımız dâhilinde bıraktırılacaktır. Değişim, insan için korkutucudur. İnsanlar, bildiklerinin değişmesini istemezler çünkü o yaşlarına kadar sığındıkları liman, o gerçekliğe aittir. İnsan olarak dünyaya koala gibi, edindiğimiz gerçekliğe sarılıp yaşamak için gelmediğimiz de ortada. Seçim yapabilmek, adapte olabilmek tekâmül eden bireyler için bir fırsattır. İnsanın değişim karşısında gösterdiği direnç ne kadar büyükse, değişim doğrultusunda karşısına çıkarılacak planlar o denli çeşitli ve fazla olur.
Değinmek istediğim bir diğer konu, bireylerin edindikleri gerçekliği mutlak, değişmez ve tek doğru olarak görebilmeleri. Memleketimizde sokakta, toplu taşıma araçlarında, yaşanılan ve sürüklendiğimiz çeşitli olaylarda görüldüğü kadar, sosyal medya üzerinde de baktığımız zaman, bizde fikir oluşturabilecek örnekler mevcut. Özellikle, duruma biraz daha ruhani konular açısından bakmak istiyorum. Bedri Bey, ruhçuluk anlayışını, deneysel ruhçuluğa çıkardığında, vakti geldiğinde ortaya döktüğü bilgilerin de geçerliliğini daha üst bilgilere devredeceğini söylemişti. İçinde, ruhsal tekâmül bilgisi barındıran pek çok öğretide de bilginin daha üstlerinin olduğu yönündedir. Bir reiki ve enerji öğretmeni olarak, kullandığım şifa sistemleri bakımından var olan bilgilerle, yaptığım çalışmalardan edindiğim sonuç ve gözlemleri karşılaştırıyorum, çünkü 30 yıl önce insanların kullanabilmeye başladığı bir X şifa kanalının, 30 yıl öncesiyle aynı olmadığı bilinciyle hareket ediyorum. Etik olarak, öğrencilerime sadece bu böyledir, böyle kalacaktır demek, bana dürüstçe gelmiyor. Araştırdığım, deneyimlerimle edindiğim her bilgiyi öğrencilerimle paylaşmakla kendimi yükümlü hissediyorum.
İnsanları, kendi realite çerçevesinde bilgi paylaşımı yapıyor diye de yargılayamam. Sosyal medyada yer alan, çeşitli öğretileri sunan platformlarda genellikle gördüğüm; o platformdaki bilgi sunan insanların, paylaştıkları bilgileri “Mutlak Gerçek” gibi paylaştıkları yönünde ve tabi bu paylaşımlardan etkilenen ve yaşamlarını şekillendiren insanlar da cabası. O bilgilere inanmayın, gerçekler burada da demediğimi, yazının bu noktasına kadar anladığınızı düşünüyorum.
Size önerim, ruhsal konularda kendinizi geliştirmek, ilerletmek için baktığınız platformdaki bilgileri mutlak olarak algılamamaya çalışın. Bu yazdığım yazı da, bu önerime dâhil tabi. Edindiğiniz bilgileri mümkün olabildiğince, geçmiş bilgilerinizle karşılaştırın, analiz edin. Benzer bilgiler varsa, onlara da bakın ve elbette aldıklarınızı içselleştirebilmek için deneyim sahasında uygulayın, bakın. Şu anki gerçekliğiniz ile ters düşen ama size daha mantıklı, doğru gelen durumlarda içinizdeki direnç mekanizmasını aşmaya gayret edin. Kendimizi, etrafımıza duvar olarak ördüğümüz bir gerçekliğe saplamak yerine, hep daha ötesindeki düşünerek harekete geçirerek yaşamak, bizler için daima daha faydalı olacaktır.
Değişimi sevin ve sevgiyle kalın.
Taner Tözün
www.evrenselenerji.net